Akrâs
Bu madde tümüyle ya da çoğunluğuyla tek kaynağa dayanıyor. (Haziran 2025) |
Akrâs, Arapça kökenli bir terim olup “yassı, yuvarlak şekilli” anlamındaki kurs kelimesinin çoğuludur. İslam tıbbında, özellikle ağız yoluyla emilerek ya da yakılarak tütsü şeklinde kullanılan ilaç formlarını tanımlamak için kullanılır. Modern tıptaki karşılığı pastil ve tablet (komprime) şeklindedir.[1]
Tarihçe
[değiştir | kaynağı değiştir]İslam tıp geleneğinde önemli bir yeri olan akrâs türü ilaçlara, özellikle tıbbi bileşiklerin toplandığı akrâbâzîn adı verilen eserlerde sıkça rastlanmaktadır. İbn Sînâ, el-Kanun fi’t-Tıbb adlı eserinde, döneminde yaygın olarak kullanılan ve gül, eskülap, kâfur, mahmûde, yıldız gibi isimlerle anılan çeşitli kurs türlerinin içeriklerini ve tedavi alanlarını detaylı biçimde açıklamıştır.[1]
Osmanlı döneminde akrâsların kullanımı 17. yüzyıldan itibaren yaygınlaşmıştır. Başlangıçta Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerinden ithal edilen bu ilaçlar, oldukça yüksek bedellerle satılmaktaydı. Özellikle tenzu kursları ve tîn-i mahtûm (mühürlenmiş kil) gibi Çin menşeli ürünler tanınmış örnekler arasındadır. Zamanla Osmanlı hekimleri de kendi formüllerini geliştirerek bu tür ilaçları üretmiş ve tedavi süreçlerinde kullanmıştır.[1]
Hazırlanışı
[değiştir | kaynağı değiştir]Akrâs hazırlanırken, etkin madde toz haline getirilir ve nişasta ile kitre gibi bağlayıcı maddelerle karıştırılır. Karışıma hoş koku vermesi amacıyla gül suyu ve sümbül suyu eklenir. Elde edilen hamur, ince bir tabaka halinde açılarak istenen şekillerde — kare, baklava dilimi, yuvarlak, oval veya yıldız biçiminde — kesilir ya da özel kalıplara dökülerek şekillendirilir. Kurutma işlemi genellikle gölgede yapılır. Kalıplarla hazırlanan kursların üzerinde çoğu zaman yazılar veya işaretler yer alırdı.[1]
Topkapı Sarayı'nda yer alan hekimbaşı odasında, bu tür ilaçların hazırlanmasında kullanıldığı düşünülen yazılı kalıplar günümüze kadar ulaşmıştır.[1]
Önemi
[değiştir | kaynağı değiştir]Akrâs, İslam tıbbı tarihinde yaygın biçimde kullanılmış ve birçok tıp eserinde yer almıştır. Bu yönüyle tarihî eczacılık uygulamalarının anlaşılmasında önemli bir örnek teşkil eder.[1]