Hiçlik
Hiç veya Yok, kelime anlamıyla, hiçbir varlığın olmadığını ifade eden sözcüklerdir. Olmayanı, ama mutlak anlamda olmayanı işaret eder. Hiçlik veya yokluk ise hiç zarfının ifade ettiği durumun kavramlaşmış halleridir. Felsefi ve teknik olmayan günlük kullanım anlamında, hiç veya yok kelimesi varlıktaki bir eksiği ifade eder.[1] Örneğin "Bardağımda hiç su yok." gibi bir ifadede, bardaktaki bir eksiklik anlatılmaktadır. Bu, mutlak anlamdaki hiçlik/yokluk kavramından farklıdır. Mutlak anlamda yokluk ve hiçlik, suyun aslında hiç olmadığı, su diye bir varlığın yok olduğunu ifade etmektedir.
Felsefi Sözlük Tanımı
[değiştir | kaynağı değiştir]Kelime genel anlamda felsefede varolmama durumu olarak tanımlanır. Varlıkta eksiklik ya da bulunmayış durumu, mevcut olmama hali olarak belirtilir. Bu anlamda felsefi bir kategori olarak anlaşılır ve yokluk ya da namevcudiyet şeklinde kullanılır. Felsefedeki bir başka anlamı ise, gerçeklikteki durumların inkâr ya da yadsıma nedeniyle ortadan kaldırılması ve bunun sonucunda meydana gelen varolmayış durumudur. Bu hiçlik, göreli hiçlik olarak ifade edilmektedir. Hiççilik akımı bu anlamlar üzerinde kurulu bir öğretidir. Etikte, bilgi teorisinde ve siyasal felsefede hiççilik akımları vardır. Hiççilik bir tutum olarak hiçliği benimser.[2]
Felsefede Hiçlik/Yokluk
[değiştir | kaynağı değiştir]Batı Felsefesinde Hiçlik
[değiştir | kaynağı değiştir]Yokluk, felsefi ve dini anlamda çok sayıda tartışmayı beraberinde getirmektedir. Kavramı insan algısını zorlayan ve tehlikeli bir düşünme alanı olarak ilan edenlerin yanında, böyle bir kavramın düşünülmesini aptalca bulanlar da vardır. Bu görüş Venedikli maceracı ve yazar Giacomo Casanova (1725–1798) tarafından, Hristiyan rahip Dr. Gozzi ile yaptığı sohbette aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir:[3]
"Onun için her şey bir iman meselesi olduğu gibi, hiçlik de onun aklının almadığı, güç bir kavramdır: Büyük tufan bütün dünyayı kapladı; öncesinde insanlar binyıllarca hayatta kalma talihsizliğini yaşamaktaydı; Tanrı onlarla sohbet ederdi; Nuh gemisini yüzlerce yılda inşa etti; dünya, havada asılı dururken, Tanrı'nın hiçlikten yarattığı kainatın merkezinde yer alıyordu. Ona hiçliğin varlığını anlattığımda ve ispatladığımda, sözümü kesip beni aptallıkla suçladı."
Parmenides
[değiştir | kaynağı değiştir]Batıdaki hiçlik kavramı ile ilk ilgilenenlerden biri de milattan önce 5. yüzyılda yaşamış Yunan filozof Parmenides'tir. Parmenides, Birci ekolden gelmektedir. Yokluğun var olamayacağını şu mantık silsilesi ile ifade eder: "Bir şey hakkında konuşabilmek için, hakkında konuşulabilecek bir varlığın olması gerekir. Eğer biri geçmişte var olan bir şey hakkında konuşabiliyor ise bu şeyin (bir şekilde) hâlâ var olması zorunludur ve buradan aslında değişim diye bir şeyin var olmadığı sonucuna varır. Benzer şekilde, varlığa geliş, var olmaktan çıkış veya var olmayış gibi şeylerin olmadığını da söyleyebiliriz."[4]
Parmenides'in en önemli özelliği Sokrates ve Platon gibi filozoflar tarafından dikkate alınmış ve bu düşünürleri etkilemiş olmasıdır.[5] Aristoteles, Parmenides'i ciddi şekilde inceledikten sonra onunla hemfikir olmaz ve şu sonucu çıkarır: Bu düşünceler diyalektik düzlemde mantıklı görünmekte, ancak olgular hesaba katıldığında onlara inanmak da deliliğe yakın görünmektedir.[6]
Parmenides'in yaklaşımını en iyi anlatan söz gene kendisine ait olan, "Hiçlik hiçlikten gelir (veya yokluk yokluktan gelir)" şeklinde tercüme edilebilecek meşhur sözdür (Lat. Ex nihilo nihil fit, İng. Nothing comes from nothing). Bu sözün mekân ve zaman algısı içerisinde dilbilim açısından modellenmesi çoğu zamansal mantık ve matematiksel gösterimleri zorlamaktadır.[7]
Leukippos
[değiştir | kaynağı değiştir]Parmenides'e benzer şekilde, milattan önce 5. yüzyılın başlarında yaşamış ve Atomcu ekolün temsilcilerinden olan Leukippos da hareket ve değişim üzerine günlük gözlemlere dayalı iddialarda bulunmuştur. Birci yaklaşımdaki boşluk (vakum) olmadan hareketin olmayacağını kabul etmiştir. O dönemde kullanılan boşluk (vakum) kavramı, varlığın zıddı olarak düşünülüyordu ve Birci yaklaşıma göre aynı anda aynı yerde iki varlık olamayacağından dolayı bir varlığın hareket edebilmesi için önce gideceği hedefin boş olması gerektiği kabul ediliyordu. Bununla birlikte plenum ismi verilen ve "madde ile dolu yer" anlamına gelen mekân için hareketin mümkün olmadığını da kabul etmekteydi çünkü bu mekân madde ile doluydu ve aynı anda aynı yerde iki madde bulunamazdı. Ayrıca kendisinin de benimsediği Atomcu yaklaşıma göre, ki bu yaklaşım daha sonraları Demokritos (MÖ 460 - 370) tarafından daha detaylı ortaya konulacaktı, gözle görülemez küçük "atomlar" bulunmaktaydı ve bu atomlar arasında boşluk vardı. Buna senaryoda, Parmenides'in iddiasının aksine varlığa geliş mümkündür ve aslında varlıkların bu boşluğa geçişi ile birlikte varlık, yokluğun içinde oluşur. Benzer şekilde, varlığın terk ettiği yerde de var olmaktan çıkış yaşanmaktadır. Bu hareketi gerçekleştirebilmek için boşluğun (ve dolayısıyla boşluk durumunda yokluğun) var olduğunu kabul etmek gerekir, aksi halde hareketin hiç olmadığı, donmuş bir dünyayı Parmenides'in kabul etmesi gerekir iddiasındaydı.
Bu iddialara cevap olarak Bertrand Russell, Leukippos'un iddialarının Parmenides'in iddialarını tam anlamda çürütmediğini öne sürer. Leukippos'un iddialarının tartışmayı felsefi düzeyden çıkararak günlük gözlem düzeyine (hareket örneğinde olduğu gibi) ve dolayısıyla uygulamalı bilime kadar giden sürece çekmiş olduğunu, bu yüzden önemli olduğunu iddia eder. Aynı zamanda Russell'ın gözlemine göre, plenumda hareketin mümkün olmadığına inanan iki taraf da bu konuda hatalıdır, ancak plenum içerisinde hareketin başlayamayacağına dair görüş tartışılabilirdir.[8] Cyril Bailey, Leukippos'un "bir şeyin beden olmadan da gerçek olabileceği" görüşünü öne süren ilk kişi olduğunu belirterek bu fikrin materyalist bir atomcudan gelmesindeki ironiyi vurgular. Bu anlamda Leukippos'un, "hiçliğin" bizzat kendisine bağlı bir gerçekliğe sahip olduğunu iddia eden ilk kişi olduğu söylenebilir.[9]
Aristoteles, Newton ve Descartes
[değiştir | kaynağı değiştir]Aristoteles (M.Ö. 384–322), Parmenides'in ortaya attığı mantık probleminden "madde olan şeyler" ve "boşluk olan şeyler" arasında ayrım yaparak sıyrılır. Bu senaryoya göre boşluk, hiçliktir ama bu hiçlik sadece varlıkların yer işgal etmesi için kullanılan kaplardır. Oysaki gerçek anlamda hiçlik, bu boşluktan daha farklı bir kavramdır ve Aristoteles bu boşluk düşüncesini hiçlik algısının dışında tutmaktadır.[10][11]
Bu boşluk sınıflandırması, mutlak bir boşluğun var olduğu iddiasındaki Isaac Newton tarafından doruk noktasına ulaştırılmıştır. İlginç şekilde, her ne kadar Albert Einstein'ın genel izafiyet algısı Newton'un mutlak boşluğu ile örtüşmese de modern Kuantum Teorisi boşluğun hiçlik olmadığını öne sürmekte, Kuantum Köpüğü kavramı ile de hiçbir şeyin var olmadığı bir varlıktan bahsetmektedir. Öte yandan, Rene Descartes boşluğun varlığını reddetmek için Parmenides benzeri bir iddiada bulunmaktadır. Descartes'e göre, hem madde hem de maddenin hiçliğe yer bırakmayan bir uzantısı vardır.[12]
Plenum yaklaşımındaki iddialara benzer iddialar ortaya atan filozoflar uzayın boş olabileceği fikrini genel olarak kabul etmemektedirler. Blaise Pascal, Descartes'ın bu konudaki fikirlerini çürütümeye çalışmış olsa da "Doğa vakumu emer." cümlesi ile ifade edilen geleneksel inancı reddetmemiştir. Bu geleneksel yaklaşım, Evangelista Torricelli'nin 1643'te barometreyi icat etmesine ve cıva ile dolu bir tüpün ters çevrildiği takdirde boşluğun ortaya çıkacağını göstermesine dek sürmüştür. Bu fenomen "Torricelli vakumu" olarak bilinirken, bir vakum basınç birimi olan torr da adını Torricelli'den almıştır. Daha evvel, Torricelli'nin hocası sayılan meşhur Galileo Galilei tarafından dahi pompanın emme faaliyeti tam olarak açıklanamamıştı.[13]
İskoç John
[değiştir | kaynağı değiştir]İskoç John veya Johannes Scotus Eriugena (815–877) olarak bilinen Hristiyan din adamı ve filozof, kendi dönemi için dinde sapkınlık olarak kabul edilebilecek çok sayıda yeni görüş ortaya atmış, ancak gene de herhangi bir yaptırıma uğramamıştır. Fikirlerinin kökeni, bizzat tercümesini yaptığı sahte-Dionysius eserinden gelmektedir. Özünde panteist inanışlara sahip olup şeytanı çoğu diğer şeyle birlikte var-olmayan olarak tanımlamaktadır. Panteist yaklaşımda Tanrı her şey olduğu için ve Tanrı'nın tersi olamayacağı için, Tanrı'nın tersi olarak görülen şeytanın bir "var olmayan" olduğunu düşünmektedir. Benzer şekilde "Tanrı dünyayı yokluktan yarattı." cümlesindeki "yokluk" kelimesinin Tanrı ile eş anlamlı olarak yorumlanması gerektiğini düşünmektedir.[14]
G. W. F. Hegel
[değiştir | kaynağı değiştir]Georg Wilhelm Friedrich Hegel (1770–1831) diyalektik düşünceyi zirveye taşıması ile bilinen düşünürdür. Hegel'in Wissenschaft der Logik (Mantık Bilimi) adlı eserine göre diyalektik yöntem üç adımdan oluşur. İlk adım tez aşamasıdır ve bu aşamada mantık çerçevesinde bir önerme ortaya konur. İkinci aşamada, ilk aşamadaki tezin tersi olan antitez üretilir ve son aşamada tez ve antitez'den bir sentez oluşturulur. Hegel'e göre hiçbir önerme tam olarak doğru olamaz. Sadece bütünün kendisi doğru olabilir ve diyalektik sentez, bütünün belirli bir önerme ile olan ilişkisi bağlamında incelenmesine yarayan bir araçtır. Gerçek, sürecin tümünden müteşekkildir. Tezin, antitezin ve sentezin müstakil birer önerme olarak birbirinden ayırılması sonucunda öyle ya da böyle gerçek olmayan bir şey ortaya çıkar. Yokluk kavramı, Hegel'in mevzubahis eserinin başında yer alır. Hegel bütünü Mutlak olarak adlandırmakta ve ruhani bir şey olarak görmektedir. Buna göre Hegel şu tez, antitez ve senteze sahiptir:[15]
Varoluşçuluk
[değiştir | kaynağı değiştir]Varoluşçuluk yaklaşımının en önemli figürlerinden biri olan Jean-Paul Sartre, Varlık ve Hiçlik (Orijinal ismi: L'être et le néant; ayrıca kitabın Türkçe tercümesi de bulunmaktadır. Çeviren: Turhan Ilgaz, Gaye Çankaya Eksen, İthaki Yayınları, 2009) isimli kitabında yoğun olarak Martin Heidegger'in Varlık ve Zaman (Almanca: Sein und Zeit) isimli eserinden etkilenmiştir. Gerçi Heidegger daha sonradan Sartre'ın kendisini yanlış anladığını iddia etmiştir.[16] Sartre'a göre iki türlü varlık (être) vardır. Birincisi ağaç gibi, taş gibi nesnelerin kaba varlığıdır (être-en-soi). İkincisi ise bilinç seviyesindeki varlıktır (être-pour-soi). Sartre bu ikinci varlığın aslında yokluk olduğunu, çünkü düşüncenin kaba bir varlığa dönüşemeyeceğini iddia etmektedir.[17] Sartre, hattâ ondan da ileri giderek Jaques Lacan bu fikirleri kendi ateist felsefelerine temel olarak kullanmışlardır. Bu düşünceye göre, yokluğu varlık ile eşitlemek yokluktan yaratılmaya kapı açar ve dolayısıyla varoluş için artık Tanrı'ya gerek kalmaz.[18]
Doğu Felsefesi
[değiştir | kaynağı değiştir]Doğu ve Batı felsefelerinin yokluk kavramına bakışı arasında ciddi farklar bulunmaktadır. Örneğin Budizm'de boşluk anlamına gelen Śūnyatā kelimesi, yokluk kavramından farklı olarak, Budizm'de bir ruh halini işaret etmektedir (bkz. Nirvana). Buna göre, yeterli ayıklık ve aydınlık seviyesine ulaşılabilirse tam odaklanılacak hiçbir şeyin olmadığı mutlak hiçliğe ulaşılmış olur. Bunun klasik bir uygulaması, bir okçunun bütün düşüncelerinden arınarak sadece okuna ve hedefine odaklanmasıdır. Her ne kadar filozoflar tarafından hiçbir zaman bizzat vurgulanmasa da, bazı yazarlar Budist düşünce ile Heidegger ve Sartre'ın düşünceleri arasındaki benzerliklere dikkat çekmiştir.[19][20]
Yine doğudaki bazı felsefi akımlara göre yokluk, insanın egosundan arınması ve kişinin kendisini Kozmos'un ufak bir parçası olarak kabul etmesidir.
Kyoto Okulu da yokluk kavramının üzerinde durmaktadır.
İslam'da Yokluk
[değiştir | kaynağı değiştir]İslam'da yokluk algısı çeşitli konularda geçmektedir. Bunlar, kainatın mutlak yokluktan/hiçlikten yaratılması, tasavvufta hiç(fena) olma hali ve ölümün yokluğa geçiş olup olmaması gibi başlıklarda toplanabilir.
Yaratılış
[değiştir | kaynağı değiştir]İslam'da yokluk kavramı, Kur'an'da çeşitli ayetlerde geçmektedir. İslam'daki yokluk ve hiçlik algısının temelini oluşturan ayet, yaratılışta yer alan yokluk ile başlar (6. Enam Suresi, 101. Ayet):
- O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O'nun bir eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı. O her şeyi hakkıyla bilendir.[21]
Ayette geçen ve yaratılışın örnekleri olmadan yaratmak olduğu, yani mutlak yaratmanın ki buna ibda ismi verilmektedir benzeterek yaratmaktan ki buna da inşa ismi verilmektedir, farklı olduğu, dolayısıyla mutlak yaratma için önce yokluğun varlığı ifade edilmektedir.[22]
Tasavvuf'ta Yokluk ve Fenafillah
[değiştir | kaynağı değiştir]Tasavvuf yolundaki yokluk hali Fakr olarak adlandırılır ve bu hal kaynağını Kur'an'a dayandırmaktadır. 28. Kassas Suresi 88. Ayet aşağıdaki şekildedir:
- Sen Allah ile beraber başka bir ilaha ibadet etme. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Onun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O'nundur ve kesinlikle O'na döndürüleceksiniz.[23]
Bu ayetin tasavvuf yorumunda, Allah'tan başka her şeyin terk edilmesi ve Allah dışındaki varlıkların, kişinin inancının dışına çıkarması, neticede de Allah dışında her şeyin yok olduğu günde, tek var olan Allah'ın kişinin gerçek anlamda tek iman ettiği varlık olması vurgulanmaktadır. Bu makama tasavvufta Fenafillah ismi verilmektedir ve kısaca kesretten kurtulup Vahdet'e ulaşmak olarak anlatılabilen haldir. Yani kişinin yaşamı ve dünyadaki çok sayıda (kesret) varlığın yok olacağını bilmesi, inanması ve bunu bir hal olarak yaşaması ve neticesinde bu çokluğu terk edip bir (Vahdet) olan Allah'a ulaşması halidir.[24][25] Bu görüş, Panteist yaklaşım yani Tanrı'dan başka varlığın reddi olarak anlaşılmamalıdır (bkz. Vahdet-i Vücûd)
İslam İnancında Yokluğun Yokluğu
[değiştir | kaynağı değiştir]Yokluk / Hiçlik kavramı İslami olarak kabul edilmez. Bu konuda Risale-i Nur isimli eserden aşağıdaki alıntı yapılabilir:[26]
- Hem adem-i mutlak zaten yoktur. Çünkü bir ilm-i muhît var. Hem daire-i ilm-i İlâhînin harici yok ki, bir şey ona atılsın. Daire-i ilim içinde bulunan adem ise, adem-i haricîdir ve vücud-u ilmîye perde olmuş bir unvandır. Hattâ, bu mevcudat-ı ilmiyeye, bazı ehl-i tahkik 'a'yân-ı sâbite' tabir etmişler. Öyleyse, fenâya gitmek, muvakkaten haricî libasını çıkarıp, vücud-u mânevîye ve ilmîye girmektir. Yani, hâlik ve fâni olanlar, vücud-u haricîyi bırakıp, mahiyetleri bir vücud-u mânevî giyer, daire-i kudretten çıkıp daire-i ilme girer[26]
Yani daha basit bir ifade ile, mutlak anlamda yokluk ve hiçlik diye bir şey yoktur. Zira ezeli ve ebedi vacibü'l vücud olan Allah, mutlak yokluk kavramına müsaade etmez. Nasıl ışık ile karanlığın aynı anda aynı mekanda bulunması imkânsız bir şey ise, mutlak yokluk ile mutlak varlığın da beraber bulunmaları mümkün değildir. Yani Allah varsa mutlak yokluk yoktur. Allah da ezeli ve ebedi olarak var olduğuna göre; mutlak anlamda yokluk diye bir şey de söz konusu olamaz.
İslam'da Ölüm ve Yokluk ilişkisi
[değiştir | kaynağı değiştir]İslam inancına göre, hiç kimse yok olmamaktadır. Ölüm kişilerin yok oluşu değil beden ve ruhun birbirinden ayrılmasıdır. Bu ayrılma sonucunda bedenler yok olmakta, çürümekte ve toprağa dönüşmekte olsa da ruh değişmeden ahireti beklemektedir. Berzah denilen kabir hayatından sonra, insanlar ebedi bir hayat için yeniden diriltilecek, yani ruhlara o aleme uygun bedenler verilecektir.[27] Yani İslam'a göre, ölüm yokluk değildir, hiçlik değildir. İslam'ın bu konuya yaklaşımını ifade eden Mektubat isimli eserde aşağıdaki ifadeler yer almaktadır.[28]
- Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir inidam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.
Yani daha basit bir ifade ile, Ölüm bir idam değildir, üzüntü değil, yokluk değil, batma değil, sönme değil, sonsuz ayrılık değil, yokluk değil, tesadüf değil, yapanı belli olmayan bir yokluk değildir. Belki Yapanı Hakim ve Rahim olan tarafından bir görev bitimidir, bir yer değiştirmedir. Sonsuz saadet tarafına, ana vatanlarına bir dönüştür. Yüzde doksan dokuz dostun toplandığı yer olan berzah alemine ulaşma kapısıdır.
Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ definition of suffix "-ness" - "the state of being", Yourdictionary.com, [www.yourdictionary.com/ness-suffix]
- ^ Felsefe Terimleri Sözlüğü, Bedia Akarsu, İnkılap Yayınları.
- ^ Giacomo Casanova, The Story of My Life, p. 29, translators: Stephen Sartarelli, Sophie Hawkes, Penguin Classics, 2001 ISBN 0-14-043915-3.
- ^ Russell, pp. 66–70.
- ^ Russell, pp. 66–67.
- ^ Aristotle, On Generation and Corruption, I:8, 350 BC, translator H. H. Joachim, The Internet Classics Archive, retrieved 29 Haziran 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 24 January 2009.
- ^ Şadi Evren Şeker (2013), Temporal Logic Extension for Self Referring, non-existance, Multiple Recurrence and Anterior Past, Turkish Journal of Electirical Engineering and Computer Sciences, TÜBITAK, DOI:10.3906/elk-1208-93
- ^ Russell, pp. 85–87.
- ^ Cyril Bailey, The Greek Atomists and Epicurus: A Study, pp. 75–76, The Clarendon Press, 1928.
- ^ Aristotle, Categories, I:6, 350 BC, translator, E. M. Edghill, The Internet Classics Archive retrieved 28 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 24 January 2009.
- ^ Aristotle, Categories, III:7, 350 BC, translator, J. L. Stocks, The Internet Classics Archive retrieved 29 Haziran 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 24 January 2009.
- ^ Russell, p. 87.
- ^ Pieper, pp. 237–238.
- ^ Russell, pp. 396–401.
- ^ Russell, pp. 701–704.
- ^ Heidegger, "Letter on 'Humanism'," Pathmarks (Cambridge & New York: Cambridge University Press, 1998), pp. 250–251.
- ^ Robert C. Solomon, From Hegel to Existentialism, pp. 286-287, Oxford University Press US, 1989, ISBN 0-19-506182-9.
- ^ Conor Cunningham, A Genealogy of Nihilism: Philosophies of Nothing and the Difference of Theology, pp. 251–255, Routledge, 2002 ISBN 0-415-27694-2.
- ^ Steven William Laycock, Nothingness and Emptiness: A Buddhist Engagement with the Ontology of Jean-Paul Sartre, SUNY Press, 2001 ISBN 0-7914-4909-2.
- ^ Charles B. Guignon, The Cambridge Companion to Heidegger, pp. 293–325, Cambridge University Press, 2006 ISBN 0-521-82136-3.
- ^ Diyanet'in Kur'an Meali: 5. Enam Suresi, 101. Ayet http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#6:101 20 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ Dr. Bahri Dayıoğlu, Yaratılışta İbda ve İnşa Boyutu, The Dimension of Invention (Ibda') and of Construction (Insha) in Creation, Köprü Dergisi, 89. sayı, 2005
- ^ Diyanet'in Kur'an Meali, 28. Kassas Suresi, 88. Ayet http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#28:88 20 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ İsmail Fenni Ertuğrul - Vahdet-i Vücûd ve İbn Arabi, İnsan Yayınları, İstanbul, 1991
- ^ Ahmed Avni Konuk, Fusûsu'l-Hikem tercüme ve Şerhi, haz. Selçuk Eraydın-Mustafa Tahralı, İstanbul, 1994
- ^ a b Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat, On Beşinci Mektup syf. 62
- ^ Ölüm Yokluk Mudur?, Hekimoğlu İsmail, Timaş Yayınları, İstanbul, 2009, ISBN 9-79-975754405-9
- ^ Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat, syf. 226