Katedral



Katedral, bir piskoposluğun merkezi olan, başka bir deyişle kilise hiyerarşisi içinde idari bir organ olan, piskoposun makam koltuğunu barındıran en büyük kilisedir. Bu mekân, içinde yer alan kiliseyi de içerir. Katolikler ve Anglikanlar açısından geçerli bir terimdir.
Bir kilise, ancak bir piskoposun gözetiminde olduğu ve bulunduğu bölgenin ruhani yönetim merkezini oluşturduğu takdirde “katedral” sayılır. Bu yapıların tarihsel gelişimi, Hristiyanlığın kurumsallaşmasıyla birlikte kilise teşkilatının şekillenişine paralel olarak ortaya çıkmış; zaman içinde hem mimari hem toplumsal hem de kültürel açıdan Avrupa tarihinin en belirleyici mekânları hâline gelmiştir.[1]
Tarihçe
[değiştir | kaynağı değiştir]Katedral kurumunun kökeni erken Hristiyanlık dönemine uzanır. 4. yüzyılda Roma İmparatoru I. Konstantin'in Hristiyanlığı resmî din hâline getirmesiyle birlikte her büyük şehir bir piskoposun yönetimine verilmiş ve bu piskoposun bulunduğu ana kilise, hem ruhani hem idari bir merkez kimliği kazanmıştır. İlk katedraller çoğunlukla Roma bazilikalarının mimari düzenini takip etmiş; geniş bir nef, apsisli bir kutsal bölüm ve cemaatin toplandığı salonlardan oluşmuştur. Zamanla piskoposun litürjik görevlerinin artması, katedrallerin yalnızca ibadet mekânı olmaktan çıkıp aynı zamanda eğitim, hukuk, müzik ve yazım faaliyetlerinin yürütüldüğü merkezlere dönüşmesine yol açmıştır.[2]
Orta Çağ boyunca katedraller, Avrupa şehirlerinin hem ruhani hem toplumsal kalbi durumundaydı. Katedral okulları, manastır eğitiminden farklı olarak şehirli nüfusa yönelik bir öğrenim modeli sunmuş; bu okullardan gelişen yapılar zamanla üniversitelere dönüşmüştür. Bologna, Paris ve Oxford gibi merkezlerde görüldüğü üzere, katedral çevreleri hem hukuk hem ilahiyat eğitiminin gelişmesinde belirleyici rol oynamıştır. Katedral külliyeleri aynı zamanda scriptorium adı verilen yazı atölyeleriyle el yazmalarının çoğaltıldığı yerlerdi. Pek çok şehirde piskoposluk mahkemeleri katedral içinde veya hemen yanında bulunur ve yerel adalet mekanizmasının bir parçası olarak işlev görürdü.[3]
12. ve 13. yüzyıllarda Fransa'da ortaya çıkan Gotik mimari, katedrallerin fiziksel görünümünde büyük bir yeniliğe yol açtı. Uçan payandalar, kaburga tonozlar ve devasa vitray pencereler, mekânın hem daha yüksek hem daha aydınlık olmasını sağladı. Chartres, Reims ve Amiens katedralleri, Gotik üslubun en çarpıcı örnekleri olarak kabul edilir. Bu mimari anlayış aynı yüzyıllarda Almanya, İngiltere ve İber Yarımadası'na da yayılmış; Köln, Toledo, Canterbury, Burgos ve Strasbourg katedralleri Avrupa mimarisinin simgesel anıtları hâline gelmiştir.[4]
Rönesans döneminde ise mimari anlayış daha yatay oranlara, klasik sütun dizilerine ve kubbeli yapılara yöneldi. Filippo Brunelleschi'nin Floransa Katedrali için inşa ettiği dev kubbe, Rönesans estetiğinin katedral mimarisine nasıl nüfuz ettiğinin en güçlü örneklerindendir. 16. ve 17. yüzyıllarda Barok üslup, katedrallerin iç mekânlarında dramatik ışık kullanımı, kıvrımlı cepheler ve zengin süsleme programlarıyla kendini göstermiştir. Roma'daki pek çok katedral ve İspanya'daki Salamanca Yeni Katedrali bu üslubun temsili örneklerindendir.[5]
Katedraller yalnızca dini yapılardan ibaret değildir; aynı zamanda siyasi ve ekonomik güç gösterisinin de birer simgesi olmuştur. Bir şehrin büyük bir katedral inşa edebilmesi, hem yerel zenginliği hem de piskoposluğun bölgedeki etkisini sergilerdi. İnşası yüzyıllar süren katedraller, çoğu zaman bulunduğu toplumun hafızasını, kurumsal devamlılığını ve kolektif inşa kültürünü yansıtan yapılardır. Bazı katedraller, hac merkezi olmaları sayesinde bölgesel ekonomiyi güçlendirmiş; örneğin Santiago de Compostela Katedrali Orta Çağ Avrupa'sının en büyük dini rotalarından birinin odağı hâline gelmiştir.[6]
Mimari açıdan katedrallerin en dikkat çekici unsuru genellikle plan şemasıdır. Haç planı, litürjik düzenlemeye bağlı olarak nef, transept ve apsis üçlüsünden oluşur. Çoğu katedralin batı cephesinde iki kule bulunur; bu kuleler Orta Çağ'dan itibaren hem çanların konulduğu hem de şehrin sembolik siluetine katkıda bulunan elemanlardı. İç mekânda vitrayların yoğun şekilde kullanılması, İncil sahnelerinin ışık aracılığıyla duyumsanmasını sağlayarak teolojik bir anlatım oluşturur. Bu nedenle vitraylar yalnız bir süsleme unsurundan öte, teolojik öğretimi destekleyen bir görsel program niteliği taşır.[7]
Örnekler
[değiştir | kaynağı değiştir]Bugün dünyanın en tanınmış katedralleri arasında Köln Katedrali, Sevilla Katedrali, Chartres Katedrali, Notre Dame Katedrali, Milano Katedrali ve Floransa Katedrali gibi yapılar yer alır. Türkiye'de ise Anadolu'daki erken Hristiyan dönemine ait bazı yapılar, özellikle Ayasofya, tarihsel olarak bir piskoposluk merkezi olduğu dönemde fiilen katedral niteliği taşımıştır. Bunun dışında Osmanlı döneminde faaliyet göstermiş çeşitli Latin ve Doğu Hristiyanlığına bağlı katedral yapıları da mevcuttur.
Katedraller, günümüzde de hem dini hem kültürel hem de mimari açıdan büyük önem taşımaktadır. UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak tescil edilen çok sayıda katedral, yalnızca bulunduğu toplumun değil, insanlığın ortak kültürel mirasının bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Katedrallerle ilgili bilgiler
[değiştir | kaynağı değiştir]Dünya'nın en büyük katedralleri;
- Sevilla katedrali
-Sevilla - Köln Katedrali
-Köln - Duomo di Milano Katedrali
-Milano - San Personid Katedrali
-Bologna (yapımı: 1300 başları-1390)
Dünya'nın en eski katedralleri arasında bulunanlardan biri de Ayasofyadır.
Dış bağlantılar
[değiştir | kaynağı değiştir]
Wikimedia Commons'ta Katedral ile ilgili çoklu ortam belgeleri bulunur.
| Bir kilise ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |
- ^ Kenneth John Conant, Carolingian and Romanesque Architecture, Pelican History of Art, 1993.
- ^ Richard Krautheimer, Early Christian and Byzantine Architecture, Yale University Press, 1986.
- ^ Philip Grierson, The Cathedral Cities of Italy, Penguin Books, 1960.
- ^ Jean Bony, French Gothic Architecture of the 12th and 13th Centuries, University of California Press, 1983.
- ^ Rudolf Wittkower, Art and Architecture in Italy 1600–1750, Yale University Press, 1999.
- ^ James Hall, A History of Ideas and Images in Italian Art, HarperCollins, 1983.
- ^ Robert Branner, Gothic Architecture, George Braziller, 1961.